''Bir yazar olmak istiyorsanız, yazın.'' - Epiktetos
Her insan duygularını farklı
yöntemlerle dile getirir. Kimi resim çizerek, kimi şarkı söyleyerek, kimisi de
sadece enstrüman çalarak. Ya da benim gibi, kağıda aktarır dışarı vuramadığı
duygularını.
Küçüklüğümden beri yazmaya hep
hevesliyimdir. İlk olarak şiir yazmaya başladım. Ancak yazdığım şiirlerdeki
kafiyeler kulağa hoş gelmiyordu. Beceremedim şiir yazmayı. Zaten kolay bir iş
değil; öyle her isteyen yazamıyor. Şiir, edebi metin türleri arasında yazılması
en zor olandır bana göre.
Okuduğum okullarda bir çok yarışmaya ve
etkinliğe katıldım. Sesimin tok olmasından dolayı, resmi tatil törenlerinde
veya sene sonu gösterilerinde şiirler okudum. Okumasına okuyordum ancak iş
yazmaya gelince tökezliyordum. Şiirde yakalayamadığım başarıyı, kompozisyonda
yakaladım diye düşünüyorum. Rastgele belirlediğim konular hakkında düşüncelerimi
belirttiğim kompozisyonları; öğretmenimle ve ailemle paylaştığım zaman aldığım
olumlu tepkiler, beni daha çok yazmaya teşvik ediyordu. 7. Ve 8. sınıfta iken kompozisyon
yarışmalarına katıldım ve buna benzer birçok faaliyette bulundum.
Ama ilk olarak, ortaokul Türkçe
öğretmenim Ali Hakan Boylu’nun aracılığıyla bu dalda bir yeteneğim olduğunu
farkettim. Ve yeteneğimi geliştirmek için sürekli olarak denedim. Yazmış
olduğum her metinin daha iyisini yazabilmek için uğraştım ve sonunda kitap
yazmaya karar verdim. Peki, bu kadar edebi metin türü dururken ‘neden deneme
yazısı ?’
Kendime ilke edindiğim düşünce gereği ;
bana göre bir yazar, duygularını özgürce ifade edebilmeli, yazdıklarına kendi
yaşamından bir şeyler katabilmelidir. Bu
gereklilikleri yerine getirmeyen insanlara ise yazar yakıştırmasını yapmak,
içimden gelmiyor ne yazık ki. Çünkü
yazar, (yine bana göre) karşısındaki okuyucuya, kitabın vermek istediği duyguyu
yaşattırabilmeli ve okurun, kendisini olayların tam ortasındaymış gibi hissetmesini
sağlamalıdır. ‘İyi de nasıl yapacak ?’ diye soracak olursanız, size
verebileceğim tek cevap şudur ki ; insan, yaşamadığı bir şeyi yaşattıramaz.
İşte bu yüzdendir ki; hayat hakkında
belirli bir birikime sahip olmayan yazarlar, istedikleri başarıları elde edemez
ve adlarından hiçbir zaman söz ettiremezler.
Ben ise bu tür yazarlardan olmak
istemediğim için, istediğim tek şey ; kendimi daha rahat ifade edebildiğim,
ütopyalar yaratabildiğim ve yazdığım her kelimeye kendi hayatımdan anlamlar
yükleyebildiğim bir ortam. Durum böyle olunca bana bu ortamı sağlayabilen tek
türün deneme olduğunun farkına vardım. Sanırım oldukça açık bir cevap oldu.
Sağlıcakla kalın …
Sağlıcakla kalın …
13/01/2018 - Onur ARAS - Kars
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder